Kültür&Sanat

78. Cannes Film Festivali’nden notlar

Her gün, her yerde tanık olduğumuz acılı gerçekler, sorumsuzca beslenen ayrıştırıcı politikalar, insanlık suçu oluşturan her tür baskı,kin ve düşmanlıklar...

Abone Ol

HABER MERKEZİ- Her gün, her yerde tanık olduğumuz acılı gerçekler, sorumsuzca beslenen ayrıştırıcı politikalar, insanlık suçu oluşturan her tür baskı, kolayca körüklenen şiddet, sıcak savaşlar, siyasi ve ekonomik iktidar kavgaları, tükenmek bilmeyen kin ve düşmanlıklar...

Böyle bir dünyada, sağduyu sahibi bilinçli yetişkinlerin distopik açmazların derin umutsuzluğuna sürüklenmeleri çok doğal sayılmaz mı?

Peki, bu kısır döngüden nasıl çıkacağız?

Birçok yol bulmak mümkün tabii... Dünya gerçeklerine, bir de çocukların saf ve heyecanlı gözleriyle bakmayı denesek ?

Başta Fatih Akın (1973), bir çok yönetmen bu yaklaşımı benimsemiş. Dünya gerçekleri bir yana, yetişkinlerin tutarsız yanlış davranışlarını, hatta kaprislerini, çocuklar ve gençler nasıl yaşamaktalar?

Bir gönül borcunun cömertçe geri ödenmesi olarak da tanımlayabileceğimiz “Amrum”, son derece yalın ve duyarlı, içtenlikli, sımsıcak bir film. Fatih Akın, sevdiği ve saygı duyduğu sinema hocası aktör Hark Bohm’un (1939) yıllardır gerçekleştirmeye çalıştığı ama yaşama geçiremediği film projesini, uzun bir süre tereddüt ettikten sonra gerçekleştirmeye karar vermiş; çok da iyi yapmış!

Öyle ya, Nazi Almanya’sının savaşı kaybetmek üzere olduğu 1945 yılında; o küçücük Amrum adasında, koyu Hitler yanlısı ailesiyle birlikte yaşayan 12 yaşında bir çocuğun gözleriyle bu hassas dönemi sinemaya taşımak, kala kala Türk kökenli bir Alman yönetmene mi kalacaktı, diye düşünenler pusuda bekliyorlardı kuşkusuz... Yarışma dışında Bu tuzaktan çok iyi kurtulan Fatih Akın, tam tersine, Alman tarihinin bu önemli sayfasına, mütevazi bir gözlemci gibi, hümanist bakış açısıyla eğilerek duyarlı ve sonuçta geleceğe umutla bakan güzel bir film gerçekleştirmiş.

Fatih’in vazgeçilmez oyuncusu Diane Kruger de “Amrum”un kadrosunda yer almakta. Ancak filmin tüm ağırlığı, başarılı çocuk oyuncu Jasper Ole Billerbeck’in omuzlarında. Bu önemli rolün ağırlığını çok iyi taşıyan Jasper Ole Billerbeck, ne yazıkki herhangi bir ödüle aday değil, çünkü “Amrum” yarışma dışı bir seçkide yer almakta... Başka bir başarılı çocuk oyuncu, Japon sinemasının ilgi uyandıran yeni kadın yönetmenlerinden Chie Hayakawa’nın (1976) ikinci uzun filmi olan “Renoir”da aşırı duyarlı, zengin ve tuhaf bir hayal gücüne sahip ilkokul öğrencisi Fuki’nin yorumcusu küçük Yui Suziki...

Gelecek cumartesi gecesi, festival tarihinde ödüllendirilen en genç kadın oyuncu olmaya aday Yui Suzuki..