Bir Dönemin Sonu Yeni Bir Dönemin Başlangıcı

Hukukçu Eylül Yaylacı, bugünkü köşe yazısında ' Bir Dönemin Sonu Yeni Bir Dönemin Başlangıcı ' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Abone Ol

BİR DÖNEMİN SONU YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI

PKK’nin feshi ile bir devir kapanmış olacak. 40 yıllık çatışmalı sürecin ve yüz binleri bulan kayıplarının faturasının/maliyetinin muhasebesi yapıldı mı/yapılacak mı bilemiyoruz. Devlet çatışmalı sürecin kendisine olan maliyetini hesaplarken, Kürt halkının ödediği ağır bedellerin faturasının akıllardan çıkarılmaması gerekir.

Silahların bırakılması önemlidir ama asıl bundan sonrasının daha önemli olduğu noktasındaki ortak beklenti orta yerde durmaktadır.

Garantör bir güç olmadan bu sürecin tamamen devletin insafına bırakılamayacağı, İspanya, Kanada, İran’da garantör gücün sürecin başından itibaren var olduğu yönündeki eleştiriler haklı ve devletin/iktidarın güven vermeyen sicilinden kaynaklı eleştirilerdir.

PKK feshedilmekle; Dem Partinin sivil siyaset alanının genişleyeceği ve Türkiye siyasetinde daha etkin bir aktör haline geleceği, Türk Solu veya solcu aydın, gazeteci, akademisyenlerin vs rahatlayacakları çünkü artık örgütün gölgesinden kurtulup eleştiri alanlarının genişleyeceği yönündeki değerlendirmeler de bugünlerde bolca yapılmaktadır. Sol - Sosyalist çevrelerin ülke siyasetindeki etkisi ile demokrasi ve insan hakları mücadelesindeki rolünün artacağına dönük en ufak bir umut taşımamakla birlikte, en azından bu çevrelerin Kürt hareketinin gölgesinde kaldığını değil, bilakis Kürt hareketinin onların taşıyıcısı konumunda olduğunu, bu çevrelerin örgütün feshi sürecinden sonraki pratikleri ile kanıtlanmış olacaktır.

PKK’nin kendi misyonunu tamamladığı ve artık silahları bırakma zamanının geldiği 27 Şubat çağrısında deklare edilmişti.

Örgütün silah bırakmasının somut bir karşılığı yokmuş gibi görünse de, günün sonunda herkesin lehine olan bir sonuç olduğu noktasında ortak kanaat yüksektir.

Silahların bırakılması tabi ki her şeyin bittiği anlamını taşımamaktadır. 50 yıllık bir örgütün “kapatıyorum, gidiyorum” şeklinde bir durumunun olamayacağı herkesin malumudur. Hukuki ve siyasi zeminin oluşturulmasıyla, toplumun bu yeni döneme entegrasyonu da dahil olmak üzere, bir dönüşüm sürecine ihtiyaç olduğu muhakkaktır. Aksi durumda yeni yapıların ortaya çıkma zemininin oluşabileceğini zaman gösterecektir.

ü Türkiye terörü bahane ederek mi bugüne kadar siyaseti tıkıyordu yoksa gerçekten terörsüz bir Türkiye isteğiyle mi bu yola girdi? Bu sorunun cevabı devletin bu süreçteki samimiyet testi ile ortaya çıkacaktır.

Ø Silah bırakma konusunda dünya örneklerine baktığımızda;

1- İngiltere ile İRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) arasındaki görüşmeler sonunda 1998 yılında, 25 yıllık çatışmayı sonlandıracak şekilde Kuzey İrlanda Anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre, IRA silah bırakmaya razı olurken, İngiltere de, IRA mahkûmlarını serbest bırakmayı, Kuzey İrlanda'dan askerlerini çekmeyi, Kuzey İrlanda'ya yerinden yönetim hakkı vermeyi kabul etmiştir.

2- Filipinler'de devlet ile MILF (Moro İslami Kurtuluş Cephesi) arasında 40 yıl süren ve 120 bin kişinin ölümüne neden olan çatışma sürecini sonlandırmak amacıyla yürütülen sürece, Türkiye de dahil olmuştur. Özerkliğin karşılığında, MILF'in de silah bırakmasını öngören anlaşma sağlanmıştır.

3- İspanya'nın Bask bölgesinin bağımsızlığı hedefiyle 1968'de eylemlerini başlatan ETA örgütünün silah bırakması dünyadaki birçok örnekten farklıdır. Zira örgüt 2011'de silah bırakmaya, herhangi bir müzakere sonucu değil, kendi mücadelesi açısından silaha gerek kalmadığı düşüncesiyle karar vermiştir. Bu durum, 43 yıl boyunca bağımsız bir Bask ülkesi için silahlı mücadele verdikten sonra silahlara veda eden ETA ile İspanyol devleti arasında görüşme yapılmadığı anlamına gelmiyor. İspanya'da General Francis Franco diktatörlüğünün sona erdiği 1978'den sonraki demokratikleşme sürecinin ve anayasanın yenilenmesinin parçası olarak yaşama geçirilmiştir.

4- Güneydoğu Asya'nın ada ülkelerinden Endonezya ve Açe bölgesinin bağımsızlığı için savaşan Özgür Açe Ordusu (GAM) arasında, 26 yıl süren ve 15 bin kişinin yaşamını yitirdiği savaş, 2002-2003'te gerçekleştirilen müzakerelerle sona ermiştir. Buna göre Endonezya hükümeti Açe bölgesinden tüm askeri birlikleri çekecek, GAM da silahlarını bırakacaktı. Hükümet GAM üyelerine af getirip tutukluları da serbest bıraktı. Avrupa Birliği öncülüğündeki Açe Gözlem Misyonu'nun denetiminde GAM'ın silahları alındı ve askeri güçler Açe bölgesinden çıkarılmıştır.

5- El Salvador'da 12 yıl süren ve on binlerce kişinin hayatını kaybettiği iç savaş sonrası, 1990-1992 arasında hükümet ile FMLN arasında gerçekleştirilen barış görüşmelerinde, silahsızlanma son gündem maddesi oldu. Bu anlaşmanın ardından silahların imhasına başlandı. FMLN siyasi parti olarak yasallaştı ve silahlı mücadele sona erdirildi.

6- Kolombiya'da FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) örgütüyle devlet arasında yaklaşık yarım asırdır süren çatışmaları sonlandırmak amacıyla 2012'de başlatılan barış süreci devam ediyor. Bu süreçte aksamalar yaşanırken çatışmalar da patlak vermektedir. Ancak çatışmalar, barış sürecinin tamamen çökmesine neden olmamıştır. (M. Hamsici)

Dünya örneklerinden de anlaşıldığı üzere, silahların bırakılması ve kalıcı barışın sağlanması konusunda taraflarca kararlı bir irade ortaya konulursa, sürecin provokatif eylemlerle akamete uğratılmasının da önüne geçilmiş olacaktır.

PKK’de, İspanya – ETA örneğinde olduğu gibi, silahları gönüllü olarak bırakmayı ve örgütün benzerleri gibi ömrünü tamamlayarak feshini gerekli kıldığını kabul etmiştir.

Örgütün feshinin Türkiye için önemli bir dönüşüm sürecinin kapısını aralayacağı bir gerçek. Özellikle bunun hukuki alt yapısının hazırlanması büyük öneme sahiptir. Bu sürece toplumsal destek konusunda bir sorun yaşanmayacağı, çünkü silahların susması ve çatışmaların bitmesi hususunda toplumun destek verdiği bugünden bellidir.

Demokrasi ile barışı karşı konumlama yoluyla süreci zayıf noktalarından eleştirenler hep olacaktır. Demokrasi ve barışı birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmek sürecin ruhuna uygun olandır. Gelinen aşamadan sonra bu irade devam ettiği sürece içerde ve dışarda çıkabilecek sorunlar daha kolay aşılabilecektir. Toplumsal barış, kutuplaşmanın azalması ve dolayısıyla huzur demektir.

Örgütün silah bırakması ve kendisini feshetmesiyle sadece şiddete dayalı çatışmalı dönemin sona erdiği ama öte yandan Kürt halkının demokratik siyasette daha güçlü olarak mücadeleye devam edeceğine kuşku bulunmamaktadır. Nitekim Diasporadaki Kürtler bir çok Enstitü veya dernek kurmak suretiyle kurumsallaşmaya devam etmektedirler. Kürt yapılar her yerde var olmaya devam edecektir.

Güney Kürdistan ve Rojava’nın mevcut statüleri ile, Ortadoğu’daki gelişmeler nedeniyle yakın zamanda Rojhilat’ta da oluşabilecek benzer bir durumun, silahla özdeşleşen PKK’nin gölgesinden kurtulması ve Kürtlerin Ortadoğu’daki yükselişlerinin örgüt bahaneleriyle engellenmemesi için, örgütün gönüllü olarak silahları bırakması ve kendisini lağvetmesi, zamanın ve bölgenin ruhuna denk düşen bir karar olmuştur.

Silahların son bulduğu yeni dönemde, Kürt hareketinin daha güçlü bir siyasi hat oluşturarak, edilgen değil etkin bir özne olarak, hem Türkiye hem de bölge siyasetinde önemli bir varlık göstermesi için görev ve sorumluluğu daha da artmıştır.

Yeni ve önemli bir eşik olan bu dönemin halkımıza hayırlı olması dileğiyle.

Öte yandan barışın tesisinde emeği olan Sırrı Süreyya Önder, keşke bugün anlamlı gün olan anneler gününde, barışın müjdesini tüm annelere hediye edebilseydi.