Güncel

'Medeniyet için Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm modeli şart'

Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısının “inanılmaz bir dönüm noktası" olduğunu söyleyen Antropolog Felix Padel, “Yeni bir medeniyet için Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm modelinin herkes tarafından öğrenilmesi şarttır” dedi.

Abone Ol

HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısının “inanılmaz bir dönüm noktası" olduğunu söyleyen Antropolog Felix Padel, “Yeni bir medeniyet için Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm modelinin herkes tarafından öğrenilmesi şarttır” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın yankıları sürüyor. Çağrının ardından 12. Kongresi’ni toplayan PKK, çalışmalarını sonlandırma kararı aldı. Bu karar dünyanın gündemine oturdu ve birçok kesim tarafından tartışılmaya başlandı.

Oxford ve Delhi Üniversiteleri'nde eğitim almış ve Hindistan'daki yerli halkların, özellikle Adivasi topluluklarının yaşamları ve çevresel mücadeleleri üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Antropolog Felix Padel, uzun yıllardır Kürt Hareketine dair kampanyalarda yerini alıyor.

Padel, Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve paradigmasına dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.

‘ÇAĞRI İNANILMAZ BİR DÖNÜM NOKTASI’

Abdullah Öcalan’ın çağrısının “inanılmaz” bir dönüm noktası olduğunu söyleyen Padel, çağrının Türkiye’den karşılık görmesi gerektiğini vurguladı. Padel, “Erdoğan, Filistin meselesindeki duruşuyla dünya çapında oldukça itibar kazandı. Bazılarımız bunu oldukça ikiyüzlü bulabilir çünkü aynı zamanda Kürt halkına yönelik soykırım olarak görülebilecek uygulamaları da sürdürüyor. Gerçekten Kürt meselesine yönelik düzgün bir yanıt verirse, PKK’nin bu jestine karşılık verirse, çok daha fazla itibar kazanır” dedi.

Abdullah Öcalan’ın demokratik yapılar üzerine çok net ve etkili açıklamalar yaptığını söyleyen Padel, bu yapıların İngiltere ve Hindistan dahil tüm ülkelerde güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sadece bireysel bir hak talebi meselesi olmadığını belirten Padel, dünyanın pek çok yerinde insanların tartışmalı suçlamalarla hapiste tutulduğunu söyledi. Padel, Türkiye gibi Hindistan’da da yerli halk Adivasilerin mücadelesini yürüten pek çok ismin “sahte suçlamalar” ile hapiste olduğunu anımsatarak, daha kolektif bir bilince ihtiyaç olduğunu ifade etti. Padel, “Yani Öcalan’ın serbest bırakılması sadece bir insanı değil, çok daha fazlasını özgürleştirmiş olur” diye belirtti.

‘PKK’NİN KARARI ÇOK CESUR’

PKK’nin kongre kararlarını değerlendiren Padel, “Yıllardır PKK'nin ‘terörist’ olmaktan çıkarılması için çağrıda bulunuyorum. Dünyadaki tüm silahlı mücadeleler arasında, kaç kez barış çağrısında bulunduklarını ya da barışa yönelik adımlar attığını da bilerek, silahlı mücadeleyi sık sık kullanmalarını desteklediğim çok az mücadeleden biri olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla bunun çok ama çok cesur bir hareket olduğunu düşünüyorum. Türk devletinin buna bir yanıt vermesi gerekiyor. Bu sadece Türkiye'de değil, Kuzey Irak ve Kürdistan'da da böyle. PKK'ye silahsızlanma ve varlığına son verme çağrısı mantığa aykırı görünebilir. Ancak bunun mevcut koşullarda son derece olumlu bir adım olarak görülmelidir” diye konuştu. Kolombiya’da 2016 yılında FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) ile devlet arasında 50 yılı aşkın süren silahlı çatışmaların ardından imzalanan barış anlaşmasını hatırlatan Padel, “FARC silahsızlandı ve bu çok problemli oldu” dedi. Gazze’ye yönelik saldırılarla uluslararası hukukun ve insan haklarının ayaklar altına alındığını kaydeden Padel, “Eğer insanlık demokratik bir uygarlığa doğru ilerleyecekse insan hakları, her şeyin merkezine yerleştirilmelidir” diye belirtti.

‘DEMOKRATİK KONFEDERALİZM MODELİ’ VURGUSU

Padel, İnsan haklarının korunması ve demokrasinin gelişmesi için Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm fikrinin çok önemli bir anahtar olduğunu dile getirerek, “İngiltere ve Hindistan’da dünyanın en büyük demokrasisi güçleri olarak adlandırılıyor. Ancak pek çok karar kapalı kapılar ardından alınıyor. Halkın iradesi dikkate alınmadığı için demokratik bir yönetim de yoktur. Siyasi partiler genellikle kendilerini karşıtlık ve çatışma üzerine tanımlarlar. Bir hükümet düştüğünde ve muhalefet iktidara geldiğinde, politikaların sürekliliği olmaz. Bu çok demokratik değildir. Demokratik Konfederalizm modeli ki bir ölçüde Rojava’da uygulanıyor. İnsanlığın bir sonraki aşamaya yani demokratik bir medeniyetin başlangıcına ilerlemesi için dünyanın kesinlikle öğrenmesi gereken bir modeldir” dedi.

EKOLOJİ

Abdullah Öcalan’ın paradigmasında önemli bir yerde duran toplumsal ekolojiyi de değerlendiren Padel, “Dünyanın kaynakları sürdürülebilir şekilde yönetilmiyor. İnsanlar petrole ve çok daha fazlasına bakıyor. Ama suyu, toprağı, ormanları ve mineralleri nasıl yönetiyorsunuz? Ve bunlar halkın yararına mı kullanılıyor? Paranın büyük bir kısmı silah endüstrisi için kullanılıyor. Bu durum değişmeli. Çünkü dünyanın ekosistemleri yok ediliyor. Bu sisteme karşı Abdullah Öcalan’ın paradigması önemli bir yerde duruyor. Öcalan’ın Murray Bookchin ve diğerlerini referans alarak, başlangıçta geleneksel Marksist-Leninist bakış açısından nasıl entegre ettiğini görmek çok güzel. Bu, tüm dünya için çok büyük öneme sahip bir konudur. Doğa kırımı yalnızca çevresel değil, aynı zamanda kültüreldi. Kültürel soykırım, tarih boyunca toprağa sürdürülebilir şekilde bağlı yaşayan halkların, Adivasi ya da Kürt topluluklarının topraklarından sürülmesi anlamına geliyor. Nesiller boyunca sahip oldukları toprakların sadece yerle bir edilmesini izlemek zorunda kalıyorlar” ifadelerini kullandı.

JINEOLOJİ

Öcalan’ın paradigmasında kadın özgürlüğünün çok önemli bir yerde durduğunu aktaran Padel, Jineoloji’nin geldiği noktaya dikkat çekti. Padel, Öcalan’ın kadınların dünyadaki birincil ezilen sınıf olduğu anlayışının kendisini de çok etkilediğini ve konuştuğu kadınların aynı fikirde olduğunu belirterek, “Kürt kadınları çok iyi konuşmacılardır. Bunun sebebinin, Türkiye’deki mücadelenin hem Kürt ve Türk toplumlarının içindeki patriyarkaya karşı hem de dış düşmana karşı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Her özgürlük mücadelesi, patriyarkal ve cinsiyetçi fikirlere karşı olduğu kadar dış düşmanlara karşı da olmalıdır. Bu yüzden Jineoloji benim için en önemli fikirlerden biridir” şeklinde konuştu.

‘HERKES SORUMLULUK ALMALI’

Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne karşı ana akım medyanın tutumunu da eleştiren Padel, sessizliğin nedeninin kariyer ve statü kaygıları olduğunu söyledi. İnsanların birlikte durması ve seslerini yükseltmesi gerektiğine vurgu yapan Padel, “Filistin meselesinde Erdoğan da dahil dünya halklarının birlik olduğunu gördük. Eğer insanlar bu şekilde uyanabiliyorlarsa, uzun süredir devam eden Kürt soykırımı meselesine de ses çıkarmaları gerekiyor. Medya bunu yeterince doğru yansıtmadığı için çoğu zaman farkındalık oluşmuyor. Kürt halkını tarihin şafağından beri o coğrafyada yaşayan halklardan biri olarak görüyorum. Öcalan’ın yazılarında bu bilinç çok nettir. Ben antik tarih üzerine çalışıyorum, bu gücü çok iyi anlıyorum. Kürt halkı 5 bin yıl önce Sümer İmparatorluğu’nun asimilasyona direndi ve bugün de baskıcı ulus-devlet asimilasyonu reddetmenin ön saflarında yer alıyor. Öcalan’ın okuldayken ‘Ben Türk’üm ve Türkçe konuşmalıyım’ demeye zorlandığını yazdığı gibi, bu tür asimilasyona karşı direniş sadece Kürtlerde değil, Ekvador’da, Hindistan’da ve başka yerlerde de artarak devam ediyor. Bu yüzden, savaşın en büyük iş kolu haline geldiği bu zamanda, dünyayı ilgilendiren hayati konularda herkesin sorumluluk alarak ortak hareket etmesi gerekiyor” dedi.

MA / Hîvda Çelebî