ADANA - Duygu ve ilişkileri ticarileştiren kapitalist sistemin Anneler Günü’nün kadını kimliğinden uzaklaştırdığını belirten kadınlar, “Kadın, bu düzende çocuk yetiştiren, evi çekip çeviren, karşılıksız emek sunan ama görünmez kılınan bir figür olarak konumlandırılıyor. 'Sevecen, fedakar, kutsal anne' söylemi kadının kendini birey olarak değil, başkaları için yaşayan biri olarak inşa etmesini zorunlu kılıyor" dedi.

Dünyanın birçok ülkesinde Mayıs ayının ikinci Pazar’ı (bugün) Anneler Günü. Anneler Günü'nün kökeni, Antik Yunan ve Roma dönemlerine kadar uzanıyor. Yunanlar, tanrıların annesi Rhea’nın onuruna ilkbahar festivalleri, Romalılar da ana tanrıça Kibele için festivaller düzenliyor. Modern anlamda Anneler Günü ise, 1908 yılında ABD'de Anna Jarvis'in annesini anmak için düzenlediği etkinlikle başlarken, 1914'te resmi bir gün olarak kabul ediliyor.

Kapitalist sistem, kadınların “annelik” rolünü toplumsal yeniden üretim sürecinde kritik bir konuma yerleştiriyor. Kadınların ev içi emeği ücretlendirilmediği ve “sevgiye” dayalı görüldüğü için değersizleştiriyor. Bu durum da, kadınların hem kamusal alanda hem de ev içinde sömürülmesine neden oluyor. Toplumun yüklediği "kutsal anne" rolü, kadının bireysel kimliği üzerinden tanımlamasını engelliyor, kadının toplumsal rollerinin sınırlandırılmasına ve bireysel haklarının göz ardı edilmesine yol açıyor. AKP'nin 2025 yılını "Aile Yılı" ilan etmesi, kadınların toplumsal rollerini daha da daraltma riskini taşırken, bu politika kadınları “eş” ve “anne” kimliğiyle sınırlandırarak, bireysel haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini göz ardı ediyor.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Adana Kadın Meclisi üyesi Muteber Rutbul, Mor Dayanışma üyesi Derya Çiçek Nar ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şube Yöneticisi Havin Ölmez, Anneler Günü'ne dair değerlendirmede bulundu.

‘KADINI GÖRÜNMEZ KILAN BİR FİGÜR’

Anneler Günü'nün ilk çıkış amacının savaş karşıtı kadınların yoksulluğa ve adaletsizliğe karşı çığlığı olduğunu belirten Muteber Rutbul, 20. yüzyılın başında Anna Jarvis’in annesinin anısını yaşatmak için verdiği çabayla resmi bir gün haline geldiğini söyledi. Ancak bu tarihsel arka planın kapitalist sistem tarafından hızla içinin boşaltılarak ticarileştirildiğini dile getiren Muteber Rutbul, “Günümüzde büyük ölçüde çiçeklerin, hediyelerin ve reklam kampanyalarının gölgesinde kutlanmakta, kadının emeği ve gerçek yaşam koşulları görünmez kılınmaktadır" dedi.

Kapitalist sistemin, kadına “annelik” üzerinden biçtiği rol ile hem ekonomik sömürü hem de ideolojik tahakkümü sürdürülebilir kıldığını ifade eden Muteber Rutbul, "Kadın, bu düzende çocuk yetiştiren, evi çekip çeviren, karşılıksız emek sunan ama tüm bu emeği görünmez kılınan bir figür olarak konumlandırılır. Bu rol dağılımı, kadını aile içinde tüketen, toplumdan izole eden, hak taleplerinden uzaklaştıran bir anlayışın ürünüdür. 'Sevecen, fedakâr, kutsal anne' söylemi kadının kendini birey olarak değil, başkaları için yaşayan biri olarak inşa etmesini zorunlu kılar" diye belirtti.

'ÇÖZÜM ÖRGÜTLÜ MÜCADELE’

AKP'nin 2025 yılını "Aile Yılı" ilan edilmesine değinen Muteber Rutbul, "Bu tesadüf değildir. Kadınları sadece ailenin taşıyıcısı olarak gören muhafazakar politikaların yeni bir halkasıdır. Aileyi kutsayan ve toplumsal sorunların çözümünü kadının 'sabırlı, sessiz, uyumlu' rolüne bağlayan bu anlayış, kadının özgürleşmesini değil, denetlenmesini hedeflemektedir. Kadını birey olmaktan uzaklaştırarak, onu ailenin bir unsuru haline getirmek, emek gücünü, kimliğini ve bedenini denetim altına almak demektir. KESK Kadın Meclisi olarak biliyoruz ki kapitalist patriyarkal sistem, kadın emeğini sömürmek, bedenini ve kimliğini kontrol etmek üzere işbirliği halindedir. Bu sömürü düzenine karşı verilecek mücadele, yalnızca kadınların değil, bütün emekçilerin ortak mücadelesi olmalıdır. Ancak kadınlar olarak örgütlü mücadelemizi güçlendirmediğimiz sürece, bu düzenin çarkları dönmeye devam edecektir. Bugün acil olan kadın emeğini görünür kılan, ev içi emeği toplumsallaştırmayı hedefleyen, toplumsal cinsiyet eşitliğini merkezine alan, laik, demokratik ve özgürlükçü bir yaşamı savunan, kadını özneleştiren politik hatlarla örülmüş bir kadın mücadelesidir. Anneler Günü’nü, kapitalizmin dayattığı çiçekli paketlerden çıkarıp yeniden mücadele günü haline getirmekte kararlıyız. Çünkü yaşamı üreten kadınlar olarak, aynı zamanda değiştirme gücüne de sahibiz” ifadelerini kullandı.

‘BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ’

Anneler Günü'nün tarihçesine değinen Mor Dayanışma’dan Derya Çiçek Nar da, barış talebiyle ortaya çıkan bir gün olduğunu vurguladı. Derya Çiçek Nar, "Kadının anneliği, doğurganlığı üzerinden kutsanması elbette eleştirilebilir bir durum. Feministler olarak buna karşı çıkıyoruz. Kadınların bedeni üzerinden söz sahibi olunmaya çalışılmasına karşı sözümüzü söylüyoruz. 'Yuvayı dişi kuş yapar' söyleminde babanın rolü ya da işte evin içerisinde yer alan diğer bireylerin rolleri hiç konuşulmuyor. Kadını yok eden kapitalist politikalara karşı nasıl bir örgüte ihtiyaç var? Yıllardır söylüyoruz ‘kadınlar birlikte güçlü’ diye. Sloganımız aslında tam da bunun cevabıdır. Birlikte güçlüyüz. Örgütlülüğümüzü de yaşam alanlarımızı da yaşamımızı da birlikte kurabileceğiz. Sokakta örgütlülük çok önemli. Bizim sokaklarda sözümüzü söyleyecek bir güce ihtiyacımız var” dedi.

‘Mustafa Mesut Tekik ömrünü barışa ve onurlu yaşama adadı’
‘Mustafa Mesut Tekik ömrünü barışa ve onurlu yaşama adadı’
İçeriği Görüntüle

‘ÖZGÜRLÜK İÇİN ÖRGÜTLÜLÜK ŞART’

İHD Adana Şubesi Yöneticisi Havin Ölmez ise, duygu ve ilişkilerin ticarileştirildiğini belirtti. Kapitalist sistemin kadına annelik rolünü “doğal” ve “kutsal” bir görev gibi dayatıp, ev içerisine hapsetmenin yollarını açtığını söyleyen Havin Ölmez, "Kadın, annelik üzerinden tanımlanıp bir birey olarak değil 'fedakar anne' olarak var edilmek isteniyor. Bu da kadının toplumsal, ekonomik ve politik alandaki taleplerini bastırmanın ideolojik bir silahıdır. 'Sevecen, şefkatli, fedakar' sıfatlarla süslenen anne imgesi, kadının itaatkar, boyun eğen ve sessiz bir figüre indirgenmesini sağlar. Bu rol, kadının sorgulayan, direnen, dönüştüren özne olarak değil; duygusal, yumuşak ve pasif bir biçimde konumlandırılmasının önünü açıyor" diye belirtti.

AKP’nin “Aile Yılı” ilanın da kadını birey olarak görmeyen zihniyetin yansıması olduğunu dile getiren Havin Ölmez, şöyle devam etti: "Kadının 'makul eş' ve 'anne' rollerine sıkıştırılması hedeflenmektedir. Bu da ucuz emek gücü olarak görülmesi, sosyal haklarının budanması ve politik mücadele alanlarından uzaklaştırılması anlamına gelir. Saldırılara karşı verilecek en güçlü yanıt kadınların hak temelli örgütlenmesidir. Birlikte harekete geçilmeli, dayanışma ağları kurulmalı, sömürüye, şiddete, ayrımcılığa karşı ortak mücadele hattı örülmelidir. Özgürleşme, ancak örgütlü bir kadın hareketiyle mümkün olabilir."

MA / Hamdullah Yağız Kesen

Kaynak: https://mezopotamyaajansi43.com/tum-haberler/content/view/275644