Yazar Fetih Doğan Koç'un bugünkü köşe yazısında, ' Düşler ve Üşümeler ' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

DÜŞLER VE ÜŞÜMELER

Her zamanki yerimizde buluştuk, hiç konuşmadan bakıştık. Hep böyle yapardık; Buluşma yerimiz vardı, sonra kavuşma yerimiz, ama hep uzaktık. Sessizce kavuşma yerimizi düşlerdik. Bütün yollar bizim için kapalıydı sanki, düşlerimizde sadece yürüyorduk. Her yer ve her anımız üşümelerle kaplıydı, titriyorduk serçe kuşları gibi. Karanlık bir dünyada yıldızları düşlüye biliyorduk. Son baharı; son baharın hüzünüyle seviyorduk. Bu hüzünler içinde sarı-sıcak duygularımızın dile gelişi ve sonrası yaşadıklarımızında bizim gerçekliğimizin olduğunu algılamak ve kabulenmek değilmidir? Her şey mavi olmadığı gibi kızılcıkta değildi. Bunu ikimizde biliyorduk. Bizim o diyarlarda kavuşmamız hem zor hem de kolaydı. düşlerimizdeki o yerlerde, o ağaçların altında, hatta çeşmeden akan o suda buluşmak kolaydı, sadece biz kuralsızdık. kolayı zorlaştıran, zor olanı kolaymış gibi gören düşleri üşümelere bırakan bizdeki kuralsızlık ve algızıslıktı.

Şimdi sendeki sızıyı, bendeki hüznü akan ırmaklara bıraksak öylece akıp gitseler... Sen yine elindeki fırçayla serpsen renkleri üşüyen düşlere, düşler sıcak iklimin kıvamında demlenseler, ve sen yine dilek ağacım olup bana gülümseyip beni sıcak düşler vadisine götürsen. Beni o yoğun duygu vadine salsan...?

***

Sessizce, yine o düşler diyarında buluşmuştuk. Avucunda bir şey saklıyordun, avucun ağlıyordu şeffafça… Gözyaşı diyorsun, gözyaşı biriktirdim sana. Benden gözlerimi kapamamı istiyorsun. Sessiz ve usulca bir öpücük konduruyorsun avucunna; aç diyorsun gözlerini, gözlerimi açtığımda kendimi bu göz yaşlarının birinde buluyorum. Üşüyen gözlerin düşleri olurmu diye soruyorsun bana; Olur. Üşüyen her şeyin düşleri olur. Üşüyenlerin düşleri hem daha çoktur hem de çok mahsundurlar. Üşüyenlerin düşleri bize benziyorlar, çünkü bizde onlara benziyoruz bunu kabul edelim.

***

Seni yaşamın tam ortasında görüyorum. Düşleri ve üşümeleri çiziyorsun; yüzlerce resim yapıyorsun, aynı vadinin düşlerinde bir yaşamı resmediyorsun. Tablo; üşümeleri sıcacık düşlerle bizi kavuşturacak diyen algıyla renkleri serpiyorsun. Sınırların gökkuşağı ile kaplayan bulutlar çiziyorsun. Seni sessizce, tılsımını bozmadan izlemeye devam ediyorum; hamarat bir şekilde çalışıyorsun renklerle. O en sevdiğim elbiselerin... Üzerinde ruhumu bedenimden çıkartan elbisen var. Öyle huzurlusun ki dünyayı renklendirirken… Ruhlarıda renklendirmek istiyorsun düşlerinde. Kavuşmak diyorsun içinden. Mevsimler, saatler, yağmurlar ayrılığa doğru kaç kez gelip gitti belirsizdi. Belirli ve belirsizlik hayatın kendisi değilmidir? Kavuşmayı düşlerken, üşümeyle ayrılığa karar kılıyorsun. Üşümeleri yatağına doldurup üstüne yorgan çekiyorsun. Sonra sıcacık dokunuşları ve öpüşmeleri düşlüyorsun. Çelişkiler yumağında debelenip duruyorsun. Kararsız düşlerde üşüyorsun öylece.

***

Gözlerine bakıyorum küçük bir kız çocuğun bakışları var. Bakışlar manalı, mahrur ve uzakları anlatan bakışlar, birazda nemli ve bulutlu. Yağmurun ıslatığı yollardan yürüyerek efsun ve rehyan kokan platon ağacın altında oturuyorsun kararlı ve kararsız. Düşlerde üşürken, fırçandan çıkan fügürleri ruhunun derinliklerine gömüyorsun. Resm edemiyorsun kararını. Bir tarafın çok güçlüyken, bir tarafın çok zayıf olarak düşüyor hayatın içine.

Tek amacın başladığın bu serüveni bitirmek olan düşünceni eser haline getirip sergilemekten zorlanıyorsun. Buna da içten içe ahlanıyorsun. Doğanın kanununa bırakıyorsun kendini, rüzgarlar düşlerimi yönlendirsin hisleriyle akıp giden nehirin akışına beni bırakmak istiyorsun ama bunada karar kılamıyorsun. Dönüp gözlerime bakıyorsun, anlam yüklü gözlerin derinden saklı tutuğun karmakarışık dünyana ışık oluyor. Ama bunada ben sesiz kalıyorum. Anlatmadan olmaz, sadece gözlerle düşlerin üzerine üşüşme. Düşlerini bana dillendir, dile getir, böylece üşümelerimin acısı daha katmerleşir. Katmerleşen acılar üşümez. Düşlerim üşüsede bende, bendeki seni üşümeden saklarım ruhumun sıcak yerinde.

En son yaptığın siyah beyaz tablonda bana usulca git diyen anlamını yüklemişsin. Usulca kapatıyorum gözlerimi, görmemezlikten geliyorum. Düşlerimle yürümeye çıkıyorm. Sol yanım hiç bu kadar üşümemişti. Düşlerin üşümesinede ilk kez tanık oluyorum. Tanıklığın ötesinde kendim yaşıyorum bunu.

***

Çıkmak istiyorsun bu düşler dünyasından. Bir daha bakıyorsun gözlerime. Gözlerinde tazeleniyor muyum, bayatlanıyor muyum bilmiyorum. İç dünyan çok gizli. Gözlerinde tutunabileceğin tüm umutları yakıyorsun. Sıkıca sarılıyorsun üşüyen düşlerine. Sıcak düşlerini öylece bastırıyorsun. Yapraksız baharın kollarına bırakıyorsun kendini. Düşlerini rüzgara asıyorsun. Rüzgar savuruyor düşlerini zaman denilen boşluğa. Düşlerini de içinde soğutuyorsun kendin gibi. Üşüyen düşlerinden soğuk renkler serpiliyor hayatına. Kararsızlığın getirdiği renklerdir dünyana yansıyanlar. Unutma ki sevdalarda üşür en sıcak yerinden.

***

Senin bu karmaşık duygularını anlamak için her zaman buluştuğumuz mekanımıza gidiyorum. Ruhunu içime alıp, her nefeste sonsuz bir uçurum olan nefesimi senin varlığınla dolduruyorum. Üşüyen düşlerin köprüsünden hayatın soğuk sularına düşüyorum. Sol yanım hala o sıcacık düşlerimizin ilk günlerdeki gibi heyecanlı ve canlı olduğunu da bilmeni istiyorum...

Sıcak düşlerin iklimin zamanına evrilmelisin...Unutma ki üşüyen sevdalarda ısınır en üşüyen yerinden...

Düşlerde bulut gibidir, nemlenir, ıslanır ve yağar, yağdıkça akar gider ırmaklar gibi...