Kürt siyasetçi Cemil Elden'in bugünkü köşe yazısında, "İran-İsrail Geriliminde Kürtler Ne Yapmalı?" başlıklı bir yazı kaleme aldığı görüldü.
İran-İsrail Geriliminde Kürtler Ne Yapmalı?
Ortadoğu’da her sıcak çatışma, sadece doğrudan tarafları değil, bölgenin en kırılgan halklarını da etkiliyor. Kürtler, bu halkların başında geliyor. İsrail ile İran arasındaki uzun süreli gerilim, artık sıcak çatışmaya evrilirken, Kürt hareketlerinin bu iki güç arasında nasıl pozisyon aldığı da dikkatle takip ediliyor. Ancak özellikle İran’ın Kürt halkına yönelik sistematik baskı politikaları göz önüne alındığında, bu pozisyonların sadece ideolojik ya da ahlaki değil, aynı zamanda stratejik ve yaşamsal bir mahiyet taşıdığı görülmelir.
Kürt siyasetinin İran-İsrail çatışmasındaki tutumları analiz edilirken, Kürtlerin bu denklemde daha güçlü bir halk ve aktör olarak nasıl konumlanabileceğini sorgulamak istiyorum,Kürtler acisindan tehlike nereden geliyor? Özellikle İran devleti Rojhılatta Kürtlere yönelik baskı,idam,dil yasağı,sivil katliam ve sınır bölgelerinde topyekün abluka gibi uygulamaları ile Kürt halkının temel haklarını sistematik biçimde ihlal etmektedir.İsrail ise Kürt coğrafyasında doğrudan askeri yada siyasi bir tehdit unsuru değildir bazı dönemlerde israilin Kürtlerle dolaylı ilişkileri olmuştur ancak bu ilişkiler,doğrudan bir baskı politikası doğurmamıştır.bu koşullarda,Kürtlerin irana karşı daha açık ve net bir duruş sergilemeleri beklenirken,bazı kişiliklerin hala İsrail’i önceleyen eleştiriler getirmesi ciddi bir sorgulamayı beraberinde getirmektedir.
Kürtler,kendilerini imha etmek isteyen bir rejime karşı mı öncelikli tutum almalı,yoksa uzak ve tarihsel olarak düşman sayılan yapılara karşımı,yada şöyle soralım Kürtlerin tutumu denge arayışımı belirsizlik mi? Ahlaki söylemmi,jeopolitik sessizlikmi , İlkesel tutummu kendi halkının çıkarını korumakmı bütün bunlar hayatta kalma stratejisinin bir parçası olabilir ama uzun vadede meşruiyet ve netlik sorunu doğurur
Peki bir soru daha soralım İlkesel tutummu,Kürdistan’ı ve Kürt halkını korumakmı? Çözüm nerede? Kürt hareketlerinin tamamı,baskıcı rejimlere karşı halklarını savunmak zorundadır.israili eleştirmek, insan hakları ilkeleri bağlamında meşrudur.ancak bu tutum İran’ın çok daha doğrudan ve sistematik saldırıları karşısında sessizlikle birleştiğinde ahlaki üstünlük zedelenir ve siyasi etki gücü azalır.Ayrıca Kürt halkının beklentisi,sadece ilkesel söylemler değil,aynı zamanda kendilerini koruyacak gerçekçi ittifaklar,etkili diplomasi ve uluslar arası meşruiyet üretimidir. İlkesel duruş halkın güvenliği pahasına mutlak tutulmamalıdır.
Stratejık ortaklıklar açık iletişim ve şaffav diplomasi ile yürütülmelidir.
İran gibi rejimlere karşı hem söylemsel hem fiili netlik gösterilmelidir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:Kürtler haklıdır,ama daha etkili olmak zorundadır.
Çünkü Kürt halkı, Ortadoğu’nun en fazla ezilen ama bir o kadar da dirençli halkıdır. Bu halk, sadece mazlum kimliğiyle değil, akılcı, stratejik ve uluslararası hukukla uyumlu duruşlarıyla da fark yaratmalıdır. İsrail-İran geriliminde alınacak pozisyon, sadece ahlaki duruş değil, aynı zamanda hayatta kalma ve meşruiyet üretme meselesidir.
Bugün Kürtler; zulmedenle mesafeyi koruyarak, stratejik dostluklar geliştirerek, halkını koruyacak bir siyaseti kurmak zorundadır.
Üçüncü yolun tılsımı budur!
Kürt hareketlerinin İsrail’i kınarken İran’ın zulmüne sessiz kalmaları, halklarının gerçek ihtiyaçlarıyla bağdaşmamaktadır.
Gerçek barış ve özgürlük, ancak hakikate açık, cesur ve stratejik bir duruşla mümkündür.