Hamza Özkan, bugünkü köşe yazısında "Yorgun Bir Coğrafyada — Barışa Dair İnancımız" başlıklı ilk şiirini yayımlayarak barış ve umuda dair güçlü mesajlar verdi.

Yorgun Bir Coğrafyada — Barışa Dair İnancımız

Yorgun bir coğrafyada uyanır sabah,
Sis iner dağlara, karanlık ağırdan çekilir.
Halk, çatlamış avuçlarıyla güne tutunur,
Sırtında sürgün, dilinde dua, gözlerinde gelecek…

Toprak suskundur,
Gökyüzü ağlar bazen—
Görünmeyen annelerin duası gibi.
Yağmur iner,
Geçmişin gözyaşı damlar damlara.

Barış en çok burada kanar,
Özgürlük paslı zincirlerin kıyısında sabır çeker.
Ve biz her nefeste haykırırız:
Barış!
Özgürlük!

Cumartesi Anneleri taşlara yaslanır,
Barış Anneleri en çok barışı haykırır,
Gözyaşlarıyla yazılmış bir tarih gibi,
Her adımda adalet ararlar—sabit, yılmaz, vakur…

Çünkü birlikte olmayı
En çok ayrılıkta öğrendik.
Çünkü aynı acıyla yoğrulanlar,
Aynı düşte buluşur gün gelir.

Yapıcı bir dil kuralım,
Yıkıcı değil, onarıcı bir sesle saralım yaralarımızı.
Saygıdan bir zemin örelim,
Umutla çoğalan bir gökyüzü altında,
Yeniden başlayalım.

Kırılan kalplerin sesi olalım,
Unutulan dostlukları hatırlayalım.
Umut çünkü halkın yüreğinde uyur,
Bir çocuğun gülüşüyle uyanır,
Tebessümle çoğalır.

Şimdi silkelenme vaktidir:
İçimizdeki karanlığı kovma,
Negatif dili susturup
Dirençli bir sözle yola koyulma vaktidir.

Çünkü yaşamak,
Sadece nefes almak değil,
Birlikte soluk olmak,
Soluksuz kalana can olmaktır.

Bu topraklarda savaş iz bırakır her seher,
Sürgün, gözaltı, yalnızlık
Her sokağın duvarında yankı…
Sevgi uzaklaştı,
Aşk çözüldü çıkarın diliyle.
Şiddet yalnız bedenimizi değil,
Ruhumuzu da paramparça etti.

Ve aşk, ne yazık ki:

Tüketildi menfaatin sofrasında,

Kirlendi şiddetin gölgesinde,

Çürüdü yozlaşmanın sessizliğinde.


Negatif dil, üstenci bakış, emeksiz övgü…
Bu toprakları daha da çoraklaştırır.

Ey apolitikler,
Ey kendini dev aynasında gören “emeksiz kahramanlar”
Halk sizi sadece sözlerinizle değil,
Bakışlarınızla da yargılar.
Çünkü bu halk,
Emeğiyle, acısıyla, bedeliyle politiktir.
Susmaz—yalnızca sabreder.

Yol yakınken:
Emeğe sırt çevirmeyin.
Yüzleşin kendinizle.
Ve insanca bir duruşla
Saygınlık kazanın.

Çünkü kazanan önce insanlık olmalı.
Sonra barış.
Sonra hep birlikte biz…

Ama biz başka bir aşkı savunuyoruz:
Emeğin kokusuyla yoğrulan,
Maneviyatla derinleşen,
Eşitlikte yeşeren bir yaşamı.

Özgür Eş Yaşam diyoruz adına—
Yan yana, omuz omuza;
Sözde değil, özde yaşanan bir sevdayı.

Aynı ekmeği bölüşmek,
Aynı düşte yürümek,
Aynı yarına emek vermek…
İşte aşk budur.

Artık geçmişin yükünü bırakma vaktidir.
Kırılmadan birleşmenin,
Susmadan konuşmanın,
Barışa yeniden sarılmanın,
Yeniden insan olmanın vaktidir.

Çünkü sevmek, sevilmek—
En onurlu özgürlüktür.
Ve özgürlük:
Aşktır. Direniştir. Dayanışmadır.

Biz umut taşıyanlarız.
İnandık çünkü bu düş,
Sadece hayal değil—
Gerçeğimizdi.

Biz emekçiyiz.
Biz halkız.
Ve biz, barışın çocuklarıyız.

Başımız dik,
Vicdanımız berrak,
Yüreğimiz halkla çarpar.